SANAT ve ŞİDDET
Yazarlarımız - Makaleleri |
Sanat ve Şiddet... Yan yana duramaz gibi duran ilginç ve önemli iki buçuk kelime, en hayati bir konuya başlık olabiliyor. Hiddet ve nefret kokan şiddet kelimesinin; estetik, güzellik ve maharet duygu ve eylemlerini hatırlatan sanatla ne işi olabilir, diyebilsek de; sanatın şiddete, şiddetin sanata etkisi göz ardı edilemez. Şiddet konusu tarih boyunca sanat eserlerinde değişik amaçlarla kullanılmıştır. Resimden müziğe, şiirden romana, tiyatrodan sinemaya kadar bütün sanat dallarında endişe, korku ve gerilimi hissetmek mümkündür. Doğada insandan bağımsız şiddet yoktur. Şiddet insana özgü, belki de bir yönüyle insani olmayan bir eylemdir.
Şiddet; Arapça kökenli "Bir gücün derecesi, sertlik" anlamlarına gelen, ister istemez kızgınlık, öfke, nefret, saldırganlık, baskı ve tahakküm etme kavramlarını çağrıştıran anarşist bir kelime. Şiddet, kendini bölerek çoğalan, çeşitlilik gösteren bir yapıya sahiptir. Aslında bu konuda ahkam kesmek abesle iştigal olur. WHO'dan UNICEF'e, pedagoglardan psikologlara kadar bir düzine kurum, kuruluş ve otorite eşhasın ilgilendiği, uzmanlık gerektiren bir alana girmekle kendimizi mayınlı tarlada bulduk.
Konu girifttir,enteresandır, eksantriktir. Nereden başlanacağını bilmek öyle kolay değildir. fiziksel şiddetten mi, psikolojik şiddetten mi başlamalı, yoksa cinsel şiddeti teğet geçip ekonomik şiddete mi vurgu yapmalı? teknoloji şiddeti peydahlandı bir de... Kadına yönelik şiddet, erkeğe yönelik şiddet, aile içi şiddet, yaşlılara ve çocuklara yönelik şiddet umumun malumu. Bunlara ilave edebileceğimiz "Kişinin kendine uyguladığı şiddet"tir. Kafasını duvarlara vurma, intihara teşebbüs gibi. Bir de şiddetin şiddeti, rengi, şekli ve dili çok farklıdır. Bu arada diğer canlılara yapılan şiddeti unutmamak lazım. Yararlı şiddet diye bir kavram da var.
Bu tüyler ürpertici, utanç verici şiddet olaylarını doğuran, besleyen, tetikleyen olgular ve sebepler vardır. Sebeplerin de sebepleri vardır. Gelenek, görenek, telkin ve propagandanın oluşturduğu algının yanı sıra, sosyal bunalımlar, psikolojik travmalar gibi. "Kim can'a kıymayan, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur." (1) veya "Sizi Mescidi-i Haramdan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık için yardımlaşmayın" (2) ilahi öğreti ve uyarısından nasiplenmemiş bir toplumdan "dayak cennetten çıkmadır" , "kızını dövmeyen dizini döver", "Kadının belinden sopayı, karnından sıpayı eksiltmeyeceksin" gibi cahilane saçmalıkları duymak mümkün oluyor. Haydi diyelim bu avamın bilinçsiz hezeyanlarıdır. Bir de münevverine bakalım:
"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir.." (Ziya Paşa)
18. Asırda yazılmış, söylenmiş bir beyitin iki asır boyunca güncel kalmasını sağlamış bir toplumun zihniyeti değişmemişse zihinlerdeki mayınlı tarla temizlenmemiş demektir. Mayın temizliğinden sonra zihniyet tarlasının sürülmesi, nadasa bırakılması, mevsiminde tohum serpilmesi, doğal iklim koşullarında gelişmeye bırakılması düşünülebilir. Bu bakış eğitimden geçen bir yoldur. Başka yollar da vardır lakin toplumun ruh ve beden sağlığının korunması, zihinsel gelişimin sağlanmasında en önemli etken eğitim, en mühim unsur sanat, en iyi ilaç okumadır.
________________________________
(1) Maide Suresi-32
(2)Maide Suresi-2
Yorumlar